1 Sunlar Yapilirsa Iyi Olur

2 Müslüman Ruhda Derin Olmali

3 Fikih Kösesi

Sunlar Yapilirsa Iyi Olur

R. Yanik - Lünen

Bülteninizde bir ekonomi kösesinin bulunmasi güzel. Ayrica en azindan birer sayfalik tarih kösesi, siyaset kösesi ve kültür/aktüalite/sosyal kösesi bulunsa iyi olur. Fikih kösesinin de en azindan bir sayfa olmasi daha güzel olur.

Tarih kösesinde önemli büyük tarihi olaylarin takvimlerdeki gibi zamani gelince hatirlatilmasi (daha genis capta) iyi olur.

Siyaset kösesinde mesela siyasi kuruluslarin fonksiyonlari ele alinabilir, tanitilabilinir. Ayni zamanda iktisadi kuruluslar da ekonomi kösesinde tanitilabilinir.

Kültür/aktüalite kösesinde gelmis, gecmis ve gelecek kültür, sosyal faaliyetler dile getirilebilinir. (Mesela toplantilar, önemli konferanslar, toplu gezi ve spor faaliyetleri gibi.)

Selamunaleyküm.

Müslüman Ruhda Derin Olmali

Perihan Tekin

Ruh: can, öz, his, hülasa anlamlarina gelir. Ruhun mahiyetini aciklamak icin tarihte cesitli yorumlar yapilmistir. Hemen hemen aciklamalarin tümü su üc acidan ele alinmistir: Hareket, hayat ve idrak. Yani ruh; hareketin, hayatin ve alginin kaynagi olarak belirtilmistir. Genel olarak ise ruhun elem, lezzet, sevgi, nefret gibi duygusal, tasavvur ve düsünce gibi zihinsel ve irade gibi amele itici gücün kaynagi olarak kabul edilmistir.

Ayni zamanda düsünce ve iradenin merkezi ve yaraticinin varligi kendisine dogrudan bagladigi özdür. Anlasilmasi icin bir misal verelim: Bir konuda yazilmis bir yazinin manasi, muhtevasi o yazinin ruhudur. Bu ruh harflerle, kelimelerle ve cümlelerle kendini dista vücutlandirir. Nasil ki, yazinin asli manasi ise, ayni sekilde her varligin asli da onun ruhudur. Bu nedenle cesetleriyle sonlu fakat ruhlariyla ölümsüzdürler. Kainatta, madde asil olmadigindan, vücut asla maddeden ibaret degildir. Madde ancak bir mana ile kaimdir ki, o mana ruhtur. Madde ise mananin hizmetindedir, bedenin ruha hizmet ettigi gibi. Madde veya görebildigimiz dis suretler adeta bir kabuktan ibarettir. Ruh daha cok insan, hayvan, cin, melek gibi hareketli, canli, his ve idrak sahibi varliklar icin söz konusudur. Insan dogumundan itibaren besinlerle bedenen gelisirken ilim ve iman yoluyla manen gelisir. Hayatimiz, bu gelisme icin tabi tutuldugu irade sinavidir. Ruh bir yandan bedene can katarken, bir yandan da ilim ve iman yoluyla iradenin Allah´in istedigi yönde kullanilmasini, terbiyevi faziletler kazanarak insana ahireti temin eder. Bu bakimdan basiretin, ilmin, imanin, salih amellerin ve faziletlerin merkezi olan ruh vahiyle özdestir. Yani özde birdirler. Cünkü hem asil itibariyle, hem de manevi hayati saglamada ruh gibi vahiy de ortaktir. Onun icindir ki, gercek hayat müminlerin hayatidir. Kafirler yasiyor görünseler de sairin diliyle; hayat süren leslerdir. Ruh insanin melek yönünü temsil ederken karsisindaki nefis insanin seytan yönünü temsil eder. Eger nefis ölcü alinarak hareket edilirse ruh örtülür. Ardindan nefis ilahlasir ve bazi kisiler digerlerinin Rabbi olur. Insan, iradesini kötü yönde kullandikca ruhu kirlenir, manen ölür. Irade secimini iyi yönde kullandikca daima parlak ve diri kalir. Ruha menfi olarak etki eden seyler sunlardir: Günahlar, sehvet, gazap, masiva, düsüncesizlik, gaflet ve ahireti hesaba katmadan helalharam demeden yasamak.

Kur´anda: "Sana ruhtan sorarlar. De ki: Ruh Rabbimin emrindedir. Size ilimden ancak az bir sey verilmistir." (36/85) buyrulmaktadir. Ayette belirtildigi gibi bize ilimden az bir sey verilmesine ragmen gene de ruh gibi önemli bir konuda bu kadar aciklama cok görülmemeli, zira bundan sonraki anlatacaklarimiz bu izahat olmadan zor anlasilir. Simdi ruhda derin olmaktan ne kastedildigine gecebiliriz.

Insanin ilim, iman ve amel yolunu tutup cehalet ve tugyandan sakinmasidir. Kisinin zahir ve batin´inin Islam ölcülerine uymasi, basi bosluk, isyan ve kibirden kendini korumasidir. Ilaveten bunlari diger insanlara tavsiye edip, neticede karsilasacagi engellere ragmen sabirla dini yasamak kastediliyor. "Asra andolsun ki, insan ziyan icindedir. Ancak inanip iyi isler yapanlar, birbirlerine hakki ve sabri tavsiye edenler müstesna." (Asr Suresi, 13)

Insanin nefsani arzularina kapilmayip kalbinin sesine kulak vermesi demektir. Yani insanin manevi yönünün, bedeni yönüne göre daha agir basmasidir. "Süphesiz benim namazim, ibadetlerim, hayatim ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah icindir." K.K.

"Arzsusu benim Allah´tan getirdiklerime uymak olmadikca hicbiriniz iman etmis olmaz." (Hadis  Hakim ve Tirmizi)

"Sonra andolsun o gün elbet ve elbet size nimetlerden sorulacaktir." (K.K. 102/8)

"Sonra arkalarindan öyle kötü bir nesil geldi ki, namazi biraktilar, sehvetlerine uydular. Iste bunlar azginliklarinin cezasina ugrayacaklardir. Tevbe edenler ve iyi amelde bulunanlar öyle degil." (K.K. 19/6061)

Güzel ahlakli olmak fena huylarla mücadele etmek, süpheli ve bos seylerden yüz cevirip daima degerli olanlarin pesine düsmek. "Müminlerin imanca en olgunlari ahlakca en güzel olanlaridir." (Hadis  Tirmizi) Rasulullah s.a.v.´e insanlari cennete en cok sokan sey soruldu da, buyurdu ki: "Allah korkusu ve huy güzelligidir." Cehenneme en fazla sokan sey sorulunca: "Agiz ve edeb yeridir." (Tirmizi) buyurdu.

Allah rizasini tek gaye edinip, ihlasa sarilarak her türlü sirk ve riyadan uzaklasmak, cenneti niyet ve amellerin tek hedefi bilip, gecici mal, makam gibi tüm menfaatlere ragbet etmemek. Dahasi kendini asip baskalarina kosmak, Allah yolunda sevip, sevilerek iyilerle beraber olmaya calismak, husumet ve tefrikaya düsmemek ruhun derin faziletlerindendir.

Vahyin ve sünnetin kiymetinin bilinip hakkiyla yasandigi o kutlu zamana Asri Saadet diyoruz. O asirda yasayanlar ise Peygamberin sahidligiyle insanlarin en hayirlilari idiler. Günümüz icin bu sayilanlar gözetilen ufuklar olmalidir. Göz önünde bulundurmamiz gereken husus herkesin kabiliyet ve imkanlarinin farkli oldugudur. Öte yandan Allah insana gücünün yetmeyecegini yüklemez. Bu cercevede her müslüman ruhda derinlesmeye calismalidir. Surasi bir gercektir ki, ic olgunluguna erismeden distan beklenen yerine gelmeyecektir. Yunusun diliyle: "Dervislik dedikleri, hirka ile tac degil. Gönlün dervis eyleyen hirkaya muhtac degil."

Günümüz insaninda icdis dengesi ruh aleyhine bozulmustur. Yasanan sürülestirmenin karsisinda ancak yürek ve zihinlerini esaretten korumus olanlar durabilirler. Kalb ihmal edilirse ortada baska hicbir sey kalmamaktadir.

"Vücutta bir et parcasi, o bozulursa bütün vücut bozulur. O kalbdir." (Hadis  Buhari)

Yani bir müslümanin ruhda derin olmasi dedigimizde; yaptigi her isin gercekten Allah icin olmasi, kendini denetleyip, gerektiginde elestirmesi, Islami degerlerin hicbirini hafife almamasi en önemlisi her iste Allah´in rizasini gözetip O´na yakin olmasini anliyoruz.

Allah´im! günahlarimi magfiret et, emirlerindeki israfimizi affet, ayaklarimizi dininde sabit kil ve kafirlere karsi bize yardim et.

Allah´im! kalblerimizi hidayete erdirdikten sonra saptirma. Katindan bize rahmet ver. (Amin)

Fikih Kösesi

Halid Simsek

Almanya´dan Yahya Gündüz: Ben uzun yillardir ticaretle ugrasiyorum. Müsterilerimin hemen hemen tamami Almanlar. Müslüman olmayanlara Islam´da haram sayilan gida maddelerini satabilir miyim?

Ticaretle mesgul olan bir müslümanin; üzerinde hassasiyetle duracagi ilk konu, haram kilinan mallarin satisini yapmamaktir. Allahü teala (c.c.) bir seyi haram kilinca, onun bedelini de haram kilar. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) "sarabla ilgili olarak" mü´minlere: "Icilmesini haram kilan Allahü teala satilmasini da (alisverisini) haram kilmistir." (Imami Malik, Muvatta, C. 2, S. 846) buyurarak meselenin mahiyetini izah etmistir. Mesela; mü´min bir kasap ser´i serife göre kesilmeyen herhangi bir hayvanin etini satmamalidir. Cünkü besmelenin terkedilmesi durumunda etin yenmesi haram olur. O et; meyte (les) hükmündedir. Hanefi fukahasi: "Haram li aynihi olan; sarab, domuz eti, kan, put ve bunun gibi maddelerin satisinin batil" oldugunda ittifak etmislerdir.

Ibni Abidin, Reddül-Muhtar Aleddar´ul Muhtar, C. 10, S. 301302

Almanya´dan Hasan Görgü: Biz Türkiyeli müslümanlarin aile ziyareti adeta siari haline gelmistir. Bu güzel bir sey. Fakat ziyaretlerimizin yemek ziyafeti sart haline gelmistir. Ziyaretlerdeki misafire yemek ikraminin hükmü Islam´da nasil karsilaniyor?

Müslümanlari ziyaret hususunda dikkat edilecek hususlardan birisi de; "ziyaret vakti"nin iyi tesbit edilmesidir. Cahiliye döneminde Araplar birbirlerinin evlerine izinsiz girdikleri gibi, o evden yemek yemeden cikmazlardi. Islam dini; sarih bir davet olmadigi süre icerisinde baskasinin evinde yemegin (pisirilmesinin) beklenmesini yasaklamistir. (Ibni Kesir, Tefsir´ul Kur´an´ul Azim, Beyrut, C. 3, S. 503505) Dolayisiyla normal ziyaretlerde; "yemek vakti"nin disinda bir zaman dikkate alinmalidir.

Viyana´dan A. Yücel: Ben bir cemaatta ilahiyat fakültesi mezunu bir kardesin "Islam en güzel demokrasidir" dedigini duydum. Halbuki bugüne kadar demokrasiyi ben hep Abdullah ibn Selül olarak biliyordum, yoksa ben yaniliyor muyum?

Günümüzde bazi yazarlar Islam dininin istisareye verdigi önemi dikkate alarak: "Gercek demokrasi Islam dininde mevcuttur." gibi tezler ileri sürmüslerdir. Halbuki demokrasi; aralarinda hicbir ayrim gözetmeksizin bütün vatandaslarin katildigi bir yönetim bicimidir. Demokrasilerde herhangi bir "Nass"tan (Vahy´den) söz etmek mümkün degildir. Insanlarin cogu; herhangi bir görüste toplanmissa (velevki bu görüs kati nasslara aykiri olsun) onunla hükmetme hakkini tanimadan demokrasiden söz edilemez. Bu bir anlamda insanin kendi kendisini "hüküm koyucu" ilan etmesini beraberinde getirir. Mesela "Mekke dönemi"nde demokratik manada bir secim yapilsaydi, Ebu Cehil ve taifesinin iktidara gelmesi kacinilmaz olurdu. Sonuc olarak istisare; hakkinda kat´i nass bulunmayan konularda gecerlidir. Demokrasi ise; insanlarin (vahy´i bir kenara birakarak) kendi kendilerini yönetmelerini esas alan bir ideolojidir. Diger ideolojiler gibi, insanlarin heva ve heveslerinden kaynaklanmistir.

Emanet ve Ehliyet, C. 1, S. 104

Sahrada cemaatla namaz kiliniyorsa imam´in sütresi bütün cemaate kafi gelir. Hepsinin ayri ayri sütre dikmeleri gerekmez.

Molla Hüsrev, Dürerül Hükkam, C. 1, S. 106