Yurtdışı Gezi Notları
 

Bahattin Yıldız

İzmir ve Erzurum Notları


Herkes ayaktaydı, ortalık gerginleşmişti 10.02.2014

 

MTTB Genel Merkezinin seçimi onaylayıp İzzet'in başkanlığını kabul edeceğinden şüphemiz yoktu. Ne de olsa öğrencinin tercihi buydu. Böylece Erzurum'un kendi içindeki fetret devri bitecek, Genel Merkezle de eski bağlantımız yeniden kurulmuş olacaktı.


İzzet bir hafta sonra geri döndü.


Teşkilatın salonunda başkanlık oylamasına katılan arkadaşlar tekrar toplanmışlardı.


İzzet, sırtındaki kalın ve ağır paltosunu çıkarıp sandalyenin üzerine bıraktı. Pehlivan gövdesini silkeledi. Bildik kelimesiyle konuşmaya başladı:


-Arkadaşlar! İstanbul teklifimizi kabul etmedi. Ya Ali'nin başkanlığında çalışırsınız ya da gayri meşru olursunuz, diyorlar. Ali oraya varınca ortadan kayboldu. Bizden bir hafta içinde cevap bekliyorlar. Tekliflerini kabul etmezsek, teşkilatımızı boşaltın, bizle de bağınız kesilsin, diyorlar. Defalarca görüştüm, teklifleri bu.


Bizim de tavrımız netti. Aldığımız karar üzerine çalışmamızı sürdürecektik.


Yeni yönetim kökleşene kadar eski bütün başkanlar görevlerini sürdürecekti. Arkadaş sayımızın çok olduğu okullarla teşkilat salonunda toplantılara başlandı. Bütünü eskisi gibi kuşatmamız şimdilik mümkün değildi. Fakat bunun için acelemiz yoktu.


Teşkilatın kalabalık olduğu bir akşam vaktinde İbrahim Erol Kozak, Yusuf Ziya Kavakçı, Özer Sencer, Mustafa Ünaldı hocalarla beraber benim sınıf arkadaşım olan Abdulkadir Ünaldı ve beş kişilik merkez yanlısı öğrenci kapıdan içeri girdi. Herkes ayaktaydı, ortalık gerginleşmişti. Hocaların peşinden öteki arkadaşlar başkanlık odasına girdiler.


Hocalarımız, üniversitede sevdiğimiz, saydığımız, sözlerini dinlediğimiz hocalardı.


Yusuf Ziya Bey:


-İzzet! Hepiniz bizim evladımızsınız, bu problemin çözümü için rica ettiler. Biz de geldik.


-Hocam biz öğrenci çoğunluğu olarak aylarca oturduk istişare ettik ve seçim yaptık. Bu seçime hala görevlerini sürdürmekte olan fakülte dernek başkanları, yurt başkanları ve okul başkanları katıldı. Seçimden sonra Ali Karakoç'la görüştük ve beraberce İstanbul'a gittik. İstiyorduk ki Genel Merkez bu seçimimizi onaylasın, olmadı. Biz de yaptığımız seçimle çıktığımız yola devam kararı aldık. İstiyoruz ki bütün arkadaşlar bu kararlılıkta birleşelim, yeniden güçlenip, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edelim. Bütün bu yaptıklarımız ve yapacaklarımız Allah için, İslam için, eskimez, yıpranmaz yeni için olacaktır. Bir öğrenci hareketiyiz, bir süre sonra da yine Şuramızın belirleyeceği, seçeceği arkadaşımıza bu görevi devredeceğiz. Birlik ve beraberlik içinde omuz omuza vererek hayırlı ve yüzakı çalışmalara imza atacağız. Hasan ağabeyin devrederken bıraktığı gücü yakalamak iddiasında değilim. Fakat gayret bizden, yardım Allah'tan diyorum. Allah rızası için desteğinizi bekliyorum.


İbrahim Erol Bey:


-Gençler biz aranızı bulmaya, sizi bir araya getirmeye, bu ayrılığa bir son vermeye geldik.


-Hocam biz kararımızı verdik, problemi çözdük. Başa dönmemizin bir anlamı yok. Biz herşeye hazırız, aradan çıkın ki, yangın da çıksa, size de zararı dokunmasın, dedim.


-Tamam gençler, yanlış anlaşılmasın. Bizim niyetimiz bir kaosun bitirilmesi, dedi, Yusuf Ziya Bey.


Sınıf arkadaşım Abdulkadir, hocalarla gelmişti, söze karıştı:


-Henüz biten bir şey yok. Bu problem böyle çözülmez.


Osman hışımla söze daldı:


-Konuşmana dikkat et! Neredesin sen?


Abdulkadir var gücüyle bağırarak:


-Ulan Osman! Ezerim seni.


Ortalık bir anda elektriklenmişti. Hocalar da telaşlandı.


-Tamam çocuklar, sakin olun! Haydi gidiyoruz.


Hocalar çıktılar.


İstanbul 3 kişilik bir ekip göndermiş. Bunlar öğretim üyeleriyle, esnafla ve tayin etmiş oldukları ekip ve yan çıkanlarla toplantılar yapıyorlarmış.


Ekipler çıkardık. Neredeydiler ve öğrenci toplantılarına kimler katılıyordu?


Kalenin orda bir evdelermiş. İzleyicileri yakına diktik. Haber bekliyoruz. Nöbetçiler umduğumuz kadar bilgi elde edemediler.


Misafirlerin kaldığı yeri öğrenmiştik. Gece saat yirmiüçte evin kapısına dayandık. Kapıyı çaldım.


-Kim o?


Kendimi tanıttım.


-Arkadaşlar misafirlerle görüşmeye geldik.


-Tamam, biraz bekleyin!


Uzun süre bekledik. Kar yağmıştı. Ayaz da vardı ve dışarısı soğuktu.


Kapıyı tekrar çaldım. Ses yoktu. Daha hızlı vurdum.


-Arkadaşlar, şu kapıyı açın!


-Burada misafir yok.


-Yoksa da açın, sadece görüşmeye geldik. Aksi halde sabaha kadar buradayız.


Aşağı indim. Karda evin etrafında onbeş dakka yürüdük. Tekrar yukarı çıktım. Kapıya dayandım. Onların açmama inadına, birkaç saatlik inatla bekledikten sonra, 'Bu korku yeter!' deyip, ayrıldık.


Sabah ilk işimiz tekrar o eve gitmek oldu. Ömer, Mahmut'la ve Mehmet Ali'yle beraber dört kişiydik. Kahvaltı sofrasındaydılar.


-Bakın arkadaşlar biz düşman değiliz. Kasım'ın başkan olmasını da desteklemiştik. Fakat o bizi yanılttı. İyi hatipti, kötü bir başkan oldu. Teşkilatın en güçlü döneminde bizi zayıflatmanın yolunu seçti. Seçtiğimiz reise İstanbul'da silah çekilmiş. Söyleyin yakında bunun hesabını sormak için biz de İstanbul'a geleceğiz.


Haşmet sözü aldı:


-Arkadaşlar biz buraya tarafları anlaştırmaya, dağılmışlığı toparlamaya geldik.


-Sizden böyle bir şey istemiyoruz. Bu iş bitmiştir. Seçtiğimiz reisin idaresinde bozduğunuz yapımızı yeniden düzelteceğiz. Siz de bugün gideceksiniz. Aksi halde biz sizi paketleyip yarın otobüse bindiririz.


-Bizim işimiz bitmedi.


-Sizin burada hiçbir işiniz yok. Bu akşam geri dönün, yoksa eksik parça olarak göndeririz.


-Bizi tehdit mi ediyorsunuz?


-Hayır, yapmanız gerekeni, yoksa yapacaklarımızı söyledik. Bugün sağlamca gidin. Yarın da sizinle olanları bu şehirden göndermeye başlayacağız.


Evden ayrıldık. Misafirler o akşam geri dönmüşlerdi.



-bitti-


Yazarın diğer yazılarına Yazarlar bölümünde ulaşabilirsiniz.