Faruk Eşlik


Şehid Bilal ve Annesi Feride Teyze 06.05.2016

 

 

“Ve 29 ekim 1987
Bilal de can evinden vuruldu
Yaprak yaprak düştü
Şehit kanlarının karıştığı toprağa
Görün dağlar
Görün nasıl döne döne savaşıldığını
Görün sözlerinde duranları
Ve sonrakilerin nasıl sözlerinde durduklarını”

Onlar sözlerinde durmuşlardı, şehit gibi yaşayıp şehit olarak göç etmişlerdi cennet-i alâ meclisine.

Yıl 1997; Bilal’in şehadetinin 10. Yılı. Bahattin Yıldız aağbey her yıl 29 Ekim yaklaştığında olduğu gibi bu yıl da heyecanlıydı. Bilal’i Afganistan’a göndermişti, Bilal şehit olmuştu ama ardından sırasını bekleyen bir Bahattin vardı.

“Haydi arkadaşlar Ödemiş’e gidiyoruz; Fikri amca ve Feride teyzeyi görelim, Bilal’i yaşayalım, orası bizim için bir okul olmalı.” dedi ve 1987’den itibaren hiç ihmal edilmeyen vefa ziyaretlerinden birisi daha başlamıştı. O yıl İstanbul’dan misafirlerimiz de vardı; Grup Genç ekibi. Nizamettin isimli bir arkadaşı hatırlıyorum gelenlerden. Bilal Yaldızcı’ya atfen bir marş bestelemişlerdi. Ezgiyi ilk olarak Bilal’in ailesine dinletmek, anne-babasının rızasını aldıktan sonra çıkaracakları kasette okumak niyetindeydiler.

Ödemiş’teki Vakfın mütevazı mescidin duvarlarında marş yankılanmaya başladığında başta Feride Teyze ve Fikri Amca olmak üzere orada bulunan herkes gözyaşları içerisinde Bilal’i anıyor ve şehadeti anlıyorlardı.

“Bilal öldü derler ise sakın inanma ana

Bil ki ben şehid olmuşum şehidler ölmez ana” 

O yıldan itibaren Ödemiş’e giderken otobüste hep beraber okuyacağımız bir marşımız vardı artık. Tüm dünyaya “bizim şehidimiz Bilal; işte onun marşı” diyeceğimiz bir eser vardı. Allah razı olsun emeği geçenlerden.

Fikri amca ve Feride Teyzenin mütevazı evlerini ziyaretimizde bizleri Bilal’in duvardaki resmi karşılıyordu. Fikri amca ile hasbihal ederken içeriden Feride Teyzenin misafirperverliğinin ve cömertliğinin göstergesi olan ikramlar gelirdi. İkramları gönderirken “amcanız sizi görünce heyecanlanıyor çocuklar, dikkat edin fazla yemesin, rahatsızlanıyor” uyarısında bulunmadan edemiyor evlatlarım dedikleri gençlere. Fikri amcanın da güzel esprileri ile şehit anne-babasının mes’ud saadetlerine şahitlik ediyorduk.

Bilal, Bahattin Yıldız’ın “Güllerin Vedası” kitabındaki güllerden biriydi. Şehit olmadan önce başta ailesi olmak üzere tüm ümmete dua eden bir neferdi. Bilal cepheden yazdığı mektupta annesine hitaben şöyle diyordu:

“Neyi hatırladım biliyor musun anacığım? Çocukluğumu. Senin anlattığın kaçırılışımı, telaşlanmanı. Tirede bulunuşumu. İlk okul günlerimi, imam hatip günlerimi.

Hayat ne çabuk geçiyor diyorum kendi kendime. İşte canım anacığım bir gün gelecek kaçınılmaz olan ölüme kendimizi teslim edeceğiz. Hayatı dünya hayatını kendine hayat edinmiş olanlara zor gelir ölüm. Ama bizim için böyle bir şey yok. Biz inanıyoruz ki gerçek hayat diğeri, bu değil. Ve yine inanıyoruz ki ahirette insan sevdikleriyle birlikte haşrolacak.

Ben sizleri seviyorum. Eğer şehit olursam, öbür dünya da Resullullah'ın sancağı altında beraber olacağız inşaalah. Allah-u Teala’dan dileğim bu. Senden istediğim anacığım, islamı öğrenebildiğin kadar öğrenmen, tatbik etmen. Namazlarına dikkat et ana. Bilerek veya bilmeyerek işlediğin günahlarına tevbe et. Kocana, yani babama itaat et. Sabret. Dünya işleri için canını sıkma. Kafir düzene çok beddua et ana. Onun yüzünden çok insan islamı tanımadı. Öğrenenler tam amel etmedi. Beddua et ana, bedduan tüm kafir düzenlere olsun.”

Marşlarda adı geçen, yıllarca ziyaretine gelen gençleri evladı gibi karşılayan, ağzı dualı şehit annesi Feride Teyze de Rahmet-i Rahmana kavuştu geçtiğimiz Nisan ayında.

Kızlarımızın-oğlanlarımızın anası, Fikri Amcanın yol arkadaşı, insan güzeli, şehit anası Feride Teyzeye Allah’tan rahmet diliyoruz. İnşallah şehidine, Bilal’ine Cennet-i Alâ’da kavuşmuş ve bizleri bekliyordur.


Yazarın diğer yazılarına Yazarlar bölümünde ulaşabilirsiniz.