Iki
vatan, iki kültür derken iki secim arasinda bir
topluluk olma realitesi iyice bizi cenderesine
almis bulunuyor artik bu gün. Gerci kendi
icerisindeki acilimlari veya ic tasarruflari
nazari itabara almazsak, dünya iki mega/makro
secimin esigine gelmis/getirilmis dayanmis
durumda. Bir kanadi demokrasi, öbürünü de
Islam ekseninde yogunlastirarak, insanligi
ikisinden birisini secmelisin aldatmacasi ve hatta
yalniz demokrasiyi(?) secebilirsin dayatmacasi
kiskacina alan insan seytanlar, müslümanlara bölünmüslüklerinin
faturasini cok ama cok pahaliya cikartma
planlarinin son asamasina dogru hizla mesafe
katetmektedirler. Tabi bu arada seytanlara tas
cikartacak azgin nefislerinin pesine düsmüs bir
topluluktan baska her bakimdan zavalli duruma düsecek
olan kim olabilir? Bu sorunun cevabini kendi
sorumlulugumuzu elbette unutmadan ve hafif görmeden
müslümanlarin önüne gecen ve bittabi onlarin
ufkunu genisleterek icerisinde bulunduklari cikmaz
ve acmazlardan onlari kurtarma mecburiyetinde ve
pozisyonunda olan aydin, siyasi, alim ve düsünürlerden
bekleme hakkimizi ifade etmek durumundayiz. Islam
alimleri bu konudaki dünya ve ahiret
sorumlulugunu ehli hal vel´akd´e ve yönetici
olma özelliklerini bünyesinde tasiyan zevata yüklemekte
ve Allah´a ilk etapta onlarin hesap vereceklerini
yazmaktadirlar. (bkz. Imam Maverdi: ElAhkam
asSultaniyye, S. 6 (Akd alimame).
Bati
bürokrasi ve yönetim kadrolarinin kendi halk ve
cikarlari namina bunu basariyla yürüttüklerine
sahid oluyoruz. 1994 yili secimler acisindan
gercekten oldukca yogun bir yil olma özelligine
sahip Almanya icin. Hatta bu özelligin bir ucu
Avrupa Birligi üyesi ülkelerine kadar uzaniyor.
Bu yil bazi eyaletlerdeki yerel veya eyalet
parlamentosu secimlerinin yaninda, Avrupa
Parlamentosu ve Almanya Federal Parlamentosu
secimlerini gördük. Ve 27.11.1994´te de
Yabancilar Meclisi Secimleri icra edilecek. Bu
secimlerin istisnasi olacaktir. Tüm Almanya bünyesinde
ve ayni günde yapilmasi kararlastirilmis
bulunuyor. Bütün bu intihabat icerisinde bizi en
cok ve en yakindan ilgilendireni süphesiz
sonuncusudur simdilik. Ama ondan önce
gerceklestirilmis olan secimleri kisaca
irdelemekte genel ve sosyal yarar vardir.
Bunlardan
özellikle Avrupa Parlamentosu secimleri genel
olarak beni en cok düsündüreni olmustur.
Kanaatimce beni ve tüm Islam Alemini düsündüren
veya düsünmeye sevk etmesi gereken amillerin
basinda süphesiz Avrupa Birligine adim adim
yaklasmanin müsahhas tesebbüsleri ve gayretleri
ve bu arada siyasi prosedürün en etkileyicisi
olan halk desteginin secimler olgusuyla tezahürüdür.
Biz müslümanlar olarak henüz Islam Birligi
deyince dar bir düsünenler sinifini görmezden
geldigimiz takdirde cok az sey tasavvur
edebilirken, basta Almanya´nin Kohl´ü ve Fransa´nin
Mitterand´i sIk sIk gerceklestirdikleri ziyaret
ve hitabet faaliyetleriyle halklarini, kendi özel
irki ve kültürel farkliliklarini terketmeden, büyük
ve zenginlestirilmis genel bir kültür mozayigi
icerisinde entegre olmaya ve Avrupa vatandasligina
özendirmekte etkin olmaya calismaktadirlar. Belki
buna bir noktada mecburdurlar. Cünkü artik bati
dünyasinda bir sosyolojik, kültürel ve siyasi dünya
degeri olarak uygulanmakta olan demokrasi
insanlari itminana erdirmekten mahrum duruma
gelmistir ve insanlarin önüne belki yeni
birtakim ideallerin konmasi gerekmektedir. Ama
materyalizmin ve de ateizmin karsisina cikacak
dinamizm ve kapasite yalniz essiz Islam´dadir ve
bati bunu gayet iyi bilmektedir. Ama bu subjektif
tesbitimizi bir tarafa birakarak degerlendirmemizi
sürdürdügümüzde, bu yeni idealin adi genis
anlamda "Avrupa Vatandasligi" olarak özetlenebilir.
Bu konu etrafinda daha cok sey söylenebilir. Ama
bunu okuyucuya birakmak ve ancak herkesin bu konu
etrafinda düsünmesinin bir fayda getirecegi
kanaatinin vurgulanmasi gerekmektedir. Ayrica
Islam Alemi vatandasi olan eli kalem tutan, agzi
laf yapan tüm aydin ve düsünürlerimizin
bulunduklari cografyalarda bu konuyu yazili ve sözlü
dile getirerek müslüman halklarimizi yönetme
iddiasindaki menfaatperestleri ve zulme seyirci
kalmak suretiyle zalim durumuna düsen
insanlarimizi uyarmalidirlar.
Avrupa
Parlamentosu secimlerinde ancak AB (Avrupa Birligi)
üyesi ülkeleri vatandaslarinin oy kullanma veya
secilme hakki oldugu icin, bati pasaportuna haiz
olmayanlarimizda teorik olmanin disinda pek baska
bir ilgi uyandirmadi bizlerde bu secimler.
Pratikte de ancak ceseden Islam Dünyasi kökenli
bir kisinin ABParlamentosuna girmis olmasi haric.
Halbuki dünyanin esasta Allah´in mülkü
olduguna inanan insanlar olarak bu etkinlik te
bizi cok yakindan ilgilendirmeliydi kanaatindeyim.
Almanya´da
icra olunan yerel ve genel secimlere gelince; bu
konu özellikle burada yasayan bizleri daha bir
yakindan ilgilendirmektedir. Gerek yerel ve gerek
parlamento yönetiminin kararlari bizi dogrudan
etkilemektedir nitekim. Ama yine bu secimler de
ilk elden Alman pasaportuna malik aktif ve pasif
secme hakkina haiz olanlar icin biraz daha
etkileyici olmaktadir. Ve bu kesim umum yabancilar
arasinda henüz fazla büyük olmayan bir
kesittir. Yine de son Federal Meclis icin yapilan
secimlerde 40 bin Türk oy kullanmistir. Bunlara müslüman
Alman din kardeslerimizi ilave ettigimiz zaman
bile henüz cok büyük tesir gücümüzün
olmadigi hakikati ortadan kalkmamaktadir. Ama
harekete gecildigi takdirde, gelecek icin bir
cikis noktasi olabilir.
Fakat
kemmiyyeti bir tarafa birakarak irdelememizi sürdürdügümüz
durumda da, yine bizi üzen ve düsündüren bir
realite cikiyor karsimiza. Maalesef. Ve bu söyle
bir sonucla yüzyüze getiriyor bizi ki; bizler
Almanya´da da Amerika´da oldugu gibi ne acidir
ki her yönden parcalanmisligimizin aci faturasini
ödüyoruz. Maalesef ülkelerimizdeki hakim küfür
patentli rejimler, bizleri asiri politize ederek,
ulvi ve askin ideallerden mahrum birakarak ve
neticede bizleri birbirimize düsürerek, hatta
birbirimize kirdirarak birlikte hareket ve manevra
kabiliyetimizi ketumlastirmis, yani körlestirmistirler.
Nihayet nasil Amerika´daki sark kökenli ve Islam
kimlikliler, tüm Amerikalilar gibi, alti milyon
yahudinin pencesine yakalanmislarsa, bizler de
burada güclü lobiler olusturamadik. Yoksa hem
yerel ve hem de genel secimlerde iki mebus yerine
daha fazla ve degisik partilerden temsilci gönderebilirdik
Federal Meclise. Alman cinsiyetli müslümanlardan
hic kimsenin secimlere istiraki konusunda malumata
sahip olamazken, iki Türk asillinin secilmeleri
bir gelisme olarak algilandi buradaki kamuoyumuz
tarafindan da. Bu gelisme kimi cevrelere göre
olumlu olarak nitelendirilirken, kimilerince Yusuf
ama manasi Joseph, hatta Mar{ olanlarin
kendilerine ne getirecegi sorusuna cevap
aramaktadirlar. Cem Özdemir Yesiller Partisinin
listesinden Parlamentoya girmeye hak kazandi. 1965
dogumlu bu delikanlinin gözü bakanlikta. Federal
Meclisin istikbale matuf umutlari olan en genc
parlamenteri veya parlamenterimiz o artik. Tabi
onu bizim secme hakkimiz olmadi ama kirk bin Türk
uyruklu Alman oy kullandi bu secimlerde.
Yesillerin Islam hakkindaki görüsleriyle kendi görüsleri
aynen örtüsen bir sahis midir sorusunu kendisine
yakin bir mahalde oturan bir kardesimize sorarak
onu bizler icin ögrenmeli ve müslüman efkari
umumiyemize iletmelidir. Yesiller bu secimlerde en
fazla oy artisi saglayan parti oldu. Daha önceleri
sayilari 8 iken simdi 49 milletvekili ile
meclisteler.
Secimlere
katilarak milletvekili olmayi basaran yedi Türk
adaydan ikinci ve sonuncusu ise Sosyal Demokrat
Partisi (SPD) listesinden secime istirak eden ve
daha önce ayni partiden Avrupa Parlamentosunda
bulunan ilk Türk parlamenter olan Leyla Onur.
Haklarinda
istatistiki veriler ve daha detayli bilgiler
edinmek her zaman mümkün olan bu sahislara
baktigimizda, ikisinin de icerisinde yer aldiklari
partilerin müslümanlar hakkindaki görüsleri
hristiyan partilerden cok farkli olmadiklarini görüyoruz.
Muhakkak sosyal demokratlardan, kendi cinsiyyet
mensuplarina daha bir hümanistce ve daha bir
sosyal yaklasacaklari ümit ve beklentisi
icerisinde olabileceklerini tahmin ediyorum.
Sosyal istiraklerinden dolayi onlari kutlarken,
kendi kabuklarina cekilmis, kisir bir takim
cekismelerden tecrid olarak, Islam Kardesligini
bir türlü hayata geciremeyen müslümanlara da
ne söyleyecegimi bilemiyorum. Ama su kadarini
mutlaka söylemeliyim ki, bu durumumuzla gasb
ettigimiz ama asla temsil etmeyi hakkiyla
basaramadigimiza inandigim o güzelim Islam´in
Avrupa´daki zamaninda gelismesine engel oldugumuz
bir hakikattir. Allah bunun hesabini mutlaka
bizlerden soracaktir, ama önce yöneticilerden,
hocalardan, alimlerden, aydinlardan ve menfaat
mafyalarini bizim parcalanmisligimiz üzerine bina
eden markperest, devletperest, teskilatperest,
gafil ve hainlerden soracaktir.
Ve
27.11.1994 Pazar günü yerel Yabancilar
Meclisleri secimi yapilacak. Bu secimler, bazi
istisnalariyla birlikte, su ana kadar Meclisi
olmayan tüm yabancilari ilgilendirmektedir, cünkü
muhtarlik ve belediyeler dahil, bir cok eyalette
bu secimler kanunen mecburi bir statü kazanmis
oldu. Ictimai hayata istirake güzel bir isinma
olacaktir bu bizim icin. Bu ülkedeki etkin ve söz
sahibi insanlara Islami kimligimizi iletmenin
yollarindan birisi olabilir bu. En azindan önyargilarin
yikiminda faydalanilabilinir bu vasitadan. Verilen
hicbir hakki kücük görerek bos vermemeliyiz
kanatindeyim. Ve müslümanim diyenler, su ana
kadar yanlis örneklerden ve eksik bilgilenmeden
dolayi güzel Islam´dan mahrum kalan, kendi
dilini kullanan ve kullanmayan yabancilarla
irtibata gecerek, ilk teblig firsatina da kavusmus
olabilirler. Her sey ihlas, sabir ve düzgün
beseri münasebetler sayesinde müsbet bir yöne
meylettirilebilir Allah´in izniyle. Elbette
burada aranan Allah´in Kitabi Keriminde buyurdugu
keyfiyette Müslümandir!
|
Cezaevinde
Nikah
Nisan
1993
Hamburg
semalarinda günes gözükünce bundan nasiblerini
SantaFu´daki tutuklular da aliyorlar. Koguslarin
hemen arka cephesinde büyük bir top sahasi var.
Saat 17´deki sayimdan sonra dileyen orada spor
yapip, futbol oynayabiliyormus. Kis dönemine
oranla, derse katilan talebeler arasinda havanin
isinmasiyla birlikte bir azalma oldu. Bazi
talebeler de (Süleyman gibi) Türkiye´ye sürgün
edildi. Bu arada mahkumlardan birisi hic
beklemedigim bir ricada bulunarak nikah kiymami
istedi. Disaridan tanidigi bir kiz varmis, sIk sIk
ziyaretine geliyormus. Dersimize gelen talebeler
de sözkonusu kisiyi uyarmislar. Bu is böyle
olmaz, hocamiz da var. Nikahinizi kiysin demisler.
Durum bize iletildi. Böylece cezaevinde ilk ve
arkasi gelecek nikah kiyma islemini de bir hafta
sonra kizin da cezaevine gelmesiyle
gerceklestirdik. Bu durumda cezaevinden izin
aliniyormus. Bize kücük bir oda tahsis
etmislerdi. Gelin ile damadi yanyana oturttum.
Mahkumlardan (evli olanlardan) iki de sahid hazir
bulunuyorlardi. Gelin hanimin mihrini karara
bagladiktan sonra nikah duasini yaptik.
Resmi
olarak evli olanlar icin cezaevi yönetimi
ayricalikli imkanlar hazirliyormus. Belirli
zamanlar evli olan mahkumlarin hanimlarina randevu
veriyormus. Bu is icin özel bir binanin bazi
odalari tahsis edilmis. Uzun ziyaret olarak
adlandirilan bu ziyarette disaridan gelen mahkumun
hanimiyla mahkum bu odada bulusturuluyor. Orada
uzun süre (belki dört bes saat) kalmalari
saglaniyor.
Mahkumlarin
cogunlugu Almanya´dan ve Almanlardan nefret
ediyorlar. Yari cezalarini ceker cekmez Türkiye´ye
gönderilmeyi istiyorlar. Bunun icin de Türk
adalet bakanligina dilekce ile müracaat etmeleri
gerekiyor. Daha sonra da bir sürü bürokratik
islemler gündeme giriyor. Buna ek olarak
mahkumlar sIk sIk mahkemedeki yargiclarin
tavirlarindan, Almanlara oranla kendilerine
yapilan farkli muamelelerden de sikayetciler.
Bizim ise onlarin sikayetlerini dinlemekten baska
yapabilecegimiz bir sey yok. Cogunu sabir ve
metanetle dinlemeye calisiyorum.
Mayis
1993
Bu
ay icerisinde cezaevine yeni düsenler olmus. Bir
kisim simalar derse gelmeye basladilar. Bir kac
elifbe cüzünden okuyanlar Kur´ani Kerim´e
gecmek üzereler. Tutturmus oldugumuz tempoyla
dersler devam ediyor, zaman zaman Islam
ilmihalinden konular isliyoruz. Bazen de
mahkumlarin sorduklari degisik türden sorulari
cevaplayarak zaten 2 saatlik olan ders süremiz
bitiyor. Lacivert giyimli gardiyanlar tarafindan
onlar koguslarina, biz ve diger grup egiticiler de
ana giris kapisindan cikarak evlerimize
dagiliyoruz.
Izin
dönemine yaklastigimiz su günlerde son dersimden
birini daha Asir suresi okuyarak bitirdim.
Mahkumlarla helallestik. Alti hafta aralarinda
olamayacagimi ifade ettim. Coklari hayirli
yolculuk temennisinde bulundular. Dersleri bu
arada baska bir hoca arkadas devam ettirecek.
Agustos
1993
Izin
dönüsü cezaevindeki calismamiza devam ediyoruz.
Tutuklu arkadaslar hala eski azimle "Islam
grubu" dersine olan desteklerini sürdürüyorlar.
Tutuklularin hepsi sila özlemiyle dopdolu. Türkiye´den
yogun bir sekilde sözetmemi istiyorlar. Genel
hatlar cercevesinde mahkumlari Türkiye de gelisen
olaylardan, izlenimlerimden haberdar etmeye
calisiyorum. Bu arada daha önceki dershane olarak
kullandigimiz bina tutuklular icin orta okul
olarak kullanilacak. Biz ise simdi yeni yapilan üc
katli bir binanin en üst katinda 7 nolu odada
dersimizi yapiyoruz. Bu binanin giris ve ikinci
kati mahkumlarin sosyal hizmetine sunulmus.
Binanin bir bölümü evli mahkumlar icin uzun süreli
ziyaret amacli olarak odalandirilmis. Odalar her türlü
konfordan nasiplendirilmis. Cezaevinde isyana
kalkismamis ve esleriyle uzun süreli ziyareti hak
eden mahkumlar bu binada söz konusu odalarda
esleriyle bir gün boyu beraber olabiliyorlar.
Hakikaten binada bize dershane olarak ayrilan
odalar da gayet elverisli bir sekilde düzenlenmis.
Ayrica cay yapabilecegimiz kücük bir mutfak dahi
düsünülmüs.
|